tag:blogger.com,1999:blog-74662701396326994902024-02-21T05:45:31.284+03:00Hayat gezince güzel:)goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.comBlogger22125tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-40288830749099471422015-10-05T18:40:00.000+03:002015-10-14T16:01:33.954+03:00Komşu komşu:)<div style="text-align: center;">
İstanbul'dan yola çıkarken hayatım boyunca girdiğim en güzel denize doğru yol aldığımı bilmiyordum.Vizemizin olmasını da fırsat bilip ilk rotamızı Sakız Adasına çevirdik ve ne kadar doğru bir karar verdiğimizi gidince anladık. İstanbul'dan otobüsle Çeşmeye oradan da 2 kişi gidiş dönüş 176 TL ödeyerek Sakız feribotunda yerimizi aldık. ve yaklaşık 45 dakika sonra ve işte Sakız Adası:). Kontrol işlemlerinden sonra sizi adanın merkezindeki restoranlar bekliyor olacak. Eğer kalacak yeriniz varsa hemen yerleşin ve bir araba kiralayıp plajları gezmeye başlayın. Fazla zamanınız yoksa ve bizim gibi yaz tatili için geldiyseniz kültürel tarafı ve köyleri bir kenara atın ve kendinizi suya bırakın:)<br />
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
<div>
<br /></div>
</div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga_ch7nEGBZmwDH29AbiRAlW7Fe6fNvfMx0aW3OVEn63wPjxUp3fGLH3Ss6cftS6FX2qmFuxi0IGZD5bboA7eaPOa9bgfI6B0qVrjD97NoV0-bKlY4acE_SgiE63EVf97HjN80cDQCzmI/s1600/IMG_20150907_071127.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: inherit;"></span></a></div>
<span style="font-family: inherit;"></span><br />
<div style="text-align: center;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga_ch7nEGBZmwDH29AbiRAlW7Fe6fNvfMx0aW3OVEn63wPjxUp3fGLH3Ss6cftS6FX2qmFuxi0IGZD5bboA7eaPOa9bgfI6B0qVrjD97NoV0-bKlY4acE_SgiE63EVf97HjN80cDQCzmI/s1600/IMG_20150907_071127.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="400" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEga_ch7nEGBZmwDH29AbiRAlW7Fe6fNvfMx0aW3OVEn63wPjxUp3fGLH3Ss6cftS6FX2qmFuxi0IGZD5bboA7eaPOa9bgfI6B0qVrjD97NoV0-bKlY4acE_SgiE63EVf97HjN80cDQCzmI/s400/IMG_20150907_071127.jpg" width="225" /></a></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Biz genellikle programsız tatil yaptığımız için daha önceden kalacak yer ayarlamamıştık ama Sakız'a indiğimizde Booking.com'dan hava alanına yakın olan bu hoteli bulduk ve çok memnun kaldık. 8 euro taksiye ödeme yaparak buraya ulaştık ve 2 gece 2 kişi için 100 Euro verdik. Sakız'a gelmeden önce yaptığım araştırmalarda genelde otellerinde kahvaltı yok diye okumuştum ama burada kahvaltı da var. Çalışanları da oldukça sıcakkanlı ve güler yüzlü. Rahatlıkla gidilebilir sadece merkeze biraz uzak onun dışında biz kaldığımız 2 gün boyunca hiçbir eksiğini görmedik. Gelir gelmez araba da kiralarsanız çok sıkıntı yaşayacağınızı sanmıyorum. Gezeceğimiz yerleri tek tek işaretleyerek gönderdiler bizi otelden:) Biz ilk günümüzü merkezi gezerek biraz fazla boşa geçirdik, siz böyle yapmayın:)</div>
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<span style="font-family: inherit;"><br /></span>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<br />
<div>
<span style="white-space: pre-wrap;"><br /></span></div>
<div>
<span style="white-space: pre-wrap;"><br /></span></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><br /></span></div>
<div>
</div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpp-c7Jw80DUTzv9Py0TIvUd8vI6lYH0hwRaoeLYBU2LtnHuBvqlNjrionDWr3VAh_m3rDR5nyJ9yGvk_qs8Eh4gDxfAE-pWV7fMiI6icQ3_SDZi3R9_gqLEMjbOW1v2Opc0UI2sbkYOQ/s1600/IMG_0012.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgpp-c7Jw80DUTzv9Py0TIvUd8vI6lYH0hwRaoeLYBU2LtnHuBvqlNjrionDWr3VAh_m3rDR5nyJ9yGvk_qs8Eh4gDxfAE-pWV7fMiI6icQ3_SDZi3R9_gqLEMjbOW1v2Opc0UI2sbkYOQ/s400/IMG_0012.JPG" width="400" /></a><br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left; margin-right: 1em; text-align: left;"><tbody>
<tr><td style="text-align: center;"><div style="text-align: start;">
<span style="text-align: start;">sormaktan çekinmeyin. Tüm içtenlikleriyle size yardım edeceklerdir. Yaşlılar İngilizce bilmiyor ama o kadar yardımseverler ki konuşarak anlatamazlarsa çareyi çizerek anlatmakta buluyorlar:)</span></div>
<div>
<br /></div>
<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjQkBez017PBaacjUQYGRUKV5aC6a713Cp4xnn78r0KstIQDRrny4cHMIxxaLfpODpVsPA3sMjKFcXLIbo7pidyZS3yDEamOiB_BDjK-h4k7r-GYJtCwT7dcT-nnkfhHsd6q3MYMwKt7U/s1600/IMG_0025.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgjQkBez017PBaacjUQYGRUKV5aC6a713Cp4xnn78r0KstIQDRrny4cHMIxxaLfpODpVsPA3sMjKFcXLIbo7pidyZS3yDEamOiB_BDjK-h4k7r-GYJtCwT7dcT-nnkfhHsd6q3MYMwKt7U/s320/IMG_0025.JPG" width="320" /></a></td></tr>
<tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><div>
<span style="font-size: small;"><span style="white-space: pre-wrap;">Bu arada yol boyunca bu minik yapılara rastlayacaksınız. Bunlar tam da o noktada trafik kazası geçirip hayatını kaybedenler için yapılan minik kulübeler. Bu kulübelere zaman zaman o kişinin yakınları gelip mum yakıyor ve su bırakıyorlar.
</span></span><br />
<div style="font-size: medium;">
<br /></div>
<div style="font-size: medium;">
<span style="background-color: white; font-family: inherit; white-space: pre-wrap;"><br /></span></div>
</div>
</td></tr>
</tbody></table>
İkinci günümüzde ilk işimiz merkeze gidip 35euro'ya Europacar'dan araba kiralamak oldu. Biz Nissan Micra kiralayıp düştük yollara. Aslında gelmeden önce pek çok koya gitmek vardı kafamızda ama zaman kısıtlı olunca sadece birine gitmek zorunda kaldık ki sanırım o en iyisiydi...Merkezden yaklaşık 35-40 km kadar uzaklıkta Mesta köyü yakınlarındaki Ayia Dynami plajına gelmek için tabelaları takip edin. Ama olur da bizim gibi "ya yanlış yere gidiyorsak" hissine kapılırsanız yol<br />
<span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzGm43YyrxQ24g_n4OzJQfASTxm8hpuIsoYKpV-GWrPpUZni8hW4Xc1KMiVG-iH-qyVsIWZzA0A9Gxr7zLQzrtQuu2i2lpffdMGAeG1jkYd-dNW1lATT7304eUSJZ61QyySlESgjaXjOA/s1600/IMG_0015.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="266" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzGm43YyrxQ24g_n4OzJQfASTxm8hpuIsoYKpV-GWrPpUZni8hW4Xc1KMiVG-iH-qyVsIWZzA0A9Gxr7zLQzrtQuu2i2lpffdMGAeG1jkYd-dNW1lATT7304eUSJZ61QyySlESgjaXjOA/s400/IMG_0015.JPG" width="400" /></a></div>
<span style="white-space: pre-wrap;">Tabelaları takip edip Ayia Dynami'ye geldiğiniz de sizi işte bu manzara karşılayacak. Vakit kaybetmeden otoparka ve plaja hiç para ödemeden gelebileceğiniz bu denize bırakın kendinizi. Sakız'ın hemen hemen her plajında olduğu gibi burada da beach yok ki bu da tam da benim istediğim şey:) Yanınıza şemsiye, yiyecek ve içecek almayı unutmayın. Eğer şemsiyeniz yoksa ve sabah erken geldiyseniz ağaçların gölgelerinde yerinizi alabilirsiniz. Elleriniz buruşana kadar çıkmak istemeyeceğiniz bu plajı sakın es geçmeyin. </span><br />
<span style="white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="white-space: pre-wrap;">Kiralayacağımız arabayı bırakana kadar burada zaman geçirdik biz. Sonrasında 5 euro benzin alarak arabayı teslim ettik. Ve merkezdeki Foodlab'da yemek yedik. 13,70 Euro ödeyerek çook büyük bir pizza ve soğan halkası yedik. Eğer oraya giderseniz tek pizza söyleyin fazla fazla yetiyor. Bizim Türk kahvemiz varken Yunan kahvesini merak eder misiniz bilmiyorum ama bence denemeyin:) Sakız Adası'na gideceksiniz yiyecek ve içeceklerinden çok plajlarını keşfedin. Bir kez daha gider miyim? KESİNLİKLE GİDERİM:)
</span><br />
<div>
<br /></div>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="clear: left; font-family: inherit; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"></span><span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;">..</span><br />
<span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span>
<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzGm43YyrxQ24g_n4OzJQfASTxm8hpuIsoYKpV-GWrPpUZni8hW4Xc1KMiVG-iH-qyVsIWZzA0A9Gxr7zLQzrtQuu2i2lpffdMGAeG1jkYd-dNW1lATT7304eUSJZ61QyySlESgjaXjOA/s1600/IMG_0015.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzGm43YyrxQ24g_n4OzJQfASTxm8hpuIsoYKpV-GWrPpUZni8hW4Xc1KMiVG-iH-qyVsIWZzA0A9Gxr7zLQzrtQuu2i2lpffdMGAeG1jkYd-dNW1lATT7304eUSJZ61QyySlESgjaXjOA/s1600/IMG_0015.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzGm43YyrxQ24g_n4OzJQfASTxm8hpuIsoYKpV-GWrPpUZni8hW4Xc1KMiVG-iH-qyVsIWZzA0A9Gxr7zLQzrtQuu2i2lpffdMGAeG1jkYd-dNW1lATT7304eUSJZ61QyySlESgjaXjOA/s1600/IMG_0015.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzGm43YyrxQ24g_n4OzJQfASTxm8hpuIsoYKpV-GWrPpUZni8hW4Xc1KMiVG-iH-qyVsIWZzA0A9Gxr7zLQzrtQuu2i2lpffdMGAeG1jkYd-dNW1lATT7304eUSJZ61QyySlESgjaXjOA/s1600/IMG_0015.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjzGm43YyrxQ24g_n4OzJQfASTxm8hpuIsoYKpV-GWrPpUZni8hW4Xc1KMiVG-iH-qyVsIWZzA0A9Gxr7zLQzrtQuu2i2lpffdMGAeG1jkYd-dNW1lATT7304eUSJZ61QyySlESgjaXjOA/s1600/IMG_0015.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><span style="font-family: inherit;"></span></a><span style="background-color: white; font-family: inherit; text-align: left; white-space: pre-wrap;"></span><br />
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; text-align: left; white-space: pre-wrap;"><span style="background-color: white; text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span><span style="background-color: white; text-align: left; white-space: pre-wrap;"><span style="background-color: white; text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span></span><br />
<span style="font-family: inherit;"><span style="background-color: white; text-align: left; white-space: pre-wrap;"><span style="background-color: white; text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span></span>
<br />
<div style="text-align: center;">
<br /></div>
<div style="text-align: center;">
<span style="white-space: pre-wrap;"><br /></span></div>
<span style="font-family: inherit;">
<span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span><br />
<span style="font-family: inherit;"><span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span>
<span style="font-family: inherit;"><span style="text-align: left; white-space: pre-wrap;"><br /></span></span>
goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-49640596977929508932015-06-05T13:50:00.001+03:002015-06-28T16:13:44.207+03:00Bu müze başka müze<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpohYvjplOC0Ti-88I8gw83mX6QBK2e5angrO1V_Ql3EPxlgx_QnDVnbyrSDNrqSW9exrfbrJG3jclPYRe2aXBMPx_PckOeYZ3wjDRdHRSDDJfTDw2BhjaFK1LPA_STXp9HjjFsOVwuPg/s1600/IMG_0439.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpohYvjplOC0Ti-88I8gw83mX6QBK2e5angrO1V_Ql3EPxlgx_QnDVnbyrSDNrqSW9exrfbrJG3jclPYRe2aXBMPx_PckOeYZ3wjDRdHRSDDJfTDw2BhjaFK1LPA_STXp9HjjFsOVwuPg/s320/IMG_0439.JPG" width="213" /></a>Bitmek bilmeyen soğuk havaların biraz da olsa yurdumuzu terk etmesiyle birlikte outdoor aktiviteler de gün yüzüne çıkmaya başladı. Hem gözlerinizin hem de ciğerlerinizin bayram etmesini isterseniz bildiğim güzel bir yer var. Belgrad Ormanı'nın güneydoğusunda kalan Atatürk Arboretumu burayı ziyaret edenlere tam bir görsel şölen sunuyor. Peki nedir bu Arboretum?Arboretum, bilimsel araştırma ve gözlem amacıyla yaşları ve orijinleri belli, uygun seçilmiş alanlarda yetiştirilip sergilenen botanik bahçeleridir. Ülkemizde iki adet arboretum bulunuyor. Bunlardan biri 1949 yılında 38 hektarlık bir alanda Prof. Dr.Hayrettin Kayacık'ın önerisi üzerine kurulan Atatürk Arboretumu, diğeri ise Hayrettin Karaca tarafından Yalova'da kurulan Karaca Arboretumu'dur. Atatürk Arboretumu'na nasıl ulaşacağımız ilk bakışta bizi biraz ürküttü ama yaklaşık 1 saatte toplu ulaşım kullanarak gelmeyi başardık. Üsküdar'dan motorla Beşiktaşa, oradan minibüsle Hacıosman'a sonrasında da Bahçeköy otobüsünü kullanarak buraya ulaşabilirsiniz. Giriş için 10 TL ödeyip broşürünüzü alın ve bırakın kendinizi yeşilin ellerine. Arboretumun içinde 2 adet göl, birbirinden farklı 2000 adet bitki ve pek çok gelin damat var:) Kendinize daha sessiz bir yer arayacak olursanız büyük gölden biraz uzaklaşmanız gerekiyor. Sessizliğin ve manzaranın tadını çıkarabileceğiniz birçok ıssız köşe var burada. Banklardan birine oturun ve sadece dinleyin. Bol bol fotoğraf çekip gününüzün 3-4 saatlik kısmını bu canlı müzeye ayırabilirsiniz. Şimdiden iyi eğlenceler...goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-13031484566918008832015-05-28T22:20:00.003+03:002015-06-08T16:15:55.397+03:00Adaların en yeşili sensin Heybeliada<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcUGV5AnoRyRcYt4njXr6Wb8IE1sM9L1nhgsRjRSrkth2aR_9tiTYiIz4TbJybrjqW6PEgzdLJOQ6M_KFrEVW67el1pUFnwWz_UF-jcNmmAan0h_CzUZz1NyQAZcgvB-B5SZqHP09gplc/s1600/20150404_163014.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjcUGV5AnoRyRcYt4njXr6Wb8IE1sM9L1nhgsRjRSrkth2aR_9tiTYiIz4TbJybrjqW6PEgzdLJOQ6M_KFrEVW67el1pUFnwWz_UF-jcNmmAan0h_CzUZz1NyQAZcgvB-B5SZqHP09gplc/s320/20150404_163014.jpg" width="320" /></a></div>
Uzun bir kış mevsiminden sonra havaların ısınmasını fırsat bilen İstanbulluların kaçmak için fırsat kolladıkları bir yer olan Heybeliada'yı keşfe çıkıyoruz. Prens Adaları arasında en yeşili ve bence en sakini olan Heybeliada'ya Bostancı, Beşiktaş, Kadıköy veya Eminönü'den ulaşabilirsiniz. Eski Rumca'da Halki yani bakır anlamına gelen Heybeliada kızılçam ormanları arasında eşsiz bir güzelliğe sahip. Büyük Ada'nın kalabalıklığından eser yok burada. Ada'nın sokaklarında dilediğiniz gibi kaybolun. Her sokak sizi farklı bir manzarayla karşı karşıya getirecek. Ada'da Çam Limanı'na doğru ilerlediğinizde yolun sonunda sizi Heybeliada Sanatoryumu karşılayacak. Bu Sanatoryum çam ağaçlarının arasında verem hastalarının tedavisi için kurulmuştu. 1980 sonrasında hastaneye devlet tarafından gelen destek kesilince hastane ayakta kalmakta güçlük çekmiş. 2005 yılına kadar yapılan yardımlarla ayakta kalmaya çalışan sanatoryum daha fazla direnemiyor ve bir daha açılmamak üzere kapatılıyor. Sanatoryumun hemen yan tarafındaki banklarda hem soluklanabilir hem de manzaranın tadını çıkarabilirsiniz. Sessizlik ve manzaraya bırakın kendinizi. Unutun bir süreliğine her şeyi ve herkesi. Sonra gelin kendinize kaybolun ara sokaklarda, eski evler arasında...goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-41106550640505675622015-05-27T23:24:00.000+03:002015-05-27T23:29:29.526+03:00Edirne yolcusu kalmasın<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEfVeEyQG3-AWIIWBXLdARPzfY7eNSqVB8vGU_HUYRKGFSKlrSD_p5QwW6B3jXYn31BtLeIrUYlmFyzXUJjdrcvMLM4OdAvQyAReA_6Nuij2XDFCstQWWkrnJWO3nQn2Zk9-7yC7o22X0/s1600/DSC_0817.JPG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhEfVeEyQG3-AWIIWBXLdARPzfY7eNSqVB8vGU_HUYRKGFSKlrSD_p5QwW6B3jXYn31BtLeIrUYlmFyzXUJjdrcvMLM4OdAvQyAReA_6Nuij2XDFCstQWWkrnJWO3nQn2Zk9-7yC7o22X0/s320/DSC_0817.JPG" width="320" /></a>İstanbul'dan günübirlik nereye gidilir diye düşünürken çıkan fikir arasındaydı Edirne, sabah 7.30 gibi çıkıp yaklaşık 4 saatte Edirne merkeze vardık. Arabayı Selimiye Camii'nin arka taraflarında bir sokak arasına arabayı park edip turumuza başladık. İlk durak Selimiye Camii. 1568 yılında yapımına başlanıp 1574 yılında biten camii, II.Selim için Mimar Sinan'a yaptırıldı. Mimar Sinan'nın ustalık eserim dediği ve UNESCO Dünya Mirası listesine giren Selimiye Camii'ni mutlaka görün. Biz Edirne etrafında dolaşırken beyaz takım elbise, bembeyaz saçlar ve vespa ile yanımızdan geçen kişinin Selimiye'nin eski imamı olduğunu bilmiyorduk. İçeri girdiğimizde Camii'nin akustiğini gelen insanlara gösteren Nadir Ersoy birden herkesi etrafına topladı ve başladı Selimiye'nin tarihini anlatmaya. Buraya gelirseniz onu görmemeniz neredeyse imkansız. Camii gezisini bitirdiyseniz koşun ciğer yemeğe. Biz internet araştırmalarından ve daha önce gelen arkadaşlarımızdan aldığımız tavsiye doğrultusunda Aydın Tava Ciğere geldik. Bu arada Edirne halkı sıcakkanlılık konusunda kesinlikle yıldızlı pekiyiyi hak ediyor. Kime yer sorduysak gayet içtenlikle cevap verdiler. Edirne küçük bir yer. Tek gün içinde biz, Meriç Köprüsünü, Selimiye Camii'ni ve Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesini gezdik. Hafta sonu tek gün için gidilip görülecek yerlerden Edirne. Ciğer yemeden sakın dönmeyin:)goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-41280890938184698232015-05-27T16:46:00.000+03:002015-05-27T16:46:11.430+03:00Tevfik Fikret'in İstanbul'uYüksekten bakın İstanbul'a ara ara çıkın tepelerine, hüznünüzü sevincinizi paylaşın onunla. Bazen de bağırın ona avazınız çıktığı kadar sonra durulun durun, nefes alın hissedin bu şehri. Burası Doğa Tepe hemen Rumeli Hisarüstü duraklarının yan tarafı. Otağtepe kadar net ve açık bir manzaraya sahip değilse de Avrupa Yakasında İstanbul'u en net görebileceğiniz noktalardan biri. Biz termosumuzu ve kahvelerimizi alıp buraya çıktık ve günümüzün yaklaşık 1 saatlik bölümünü burada geçirdik. Buradan sonraki istikametimiz Tevfik Fikret'in kendinizi bir hikayenin içinde hissedeceğiniz o büyülü evi oldu. Doğa Tepe'den buraya yürüyerek gelebilirsiniz. İçeri girdiğinizde sizi kocaman bir bahçe, masal gibi bir ev ve İstanbul karşılıyor. Bu evde kalıp şair, yazar, ressam olmamanız neredeyse imkansız. Karşınızda uzanan manzara size ilham kaynağı olmak için her an karşınızda. Aşiyan Müzesi burası , şair Tevfik Fikret’in 1906-1915 arasında yaşadığı,1945 yılından bu yana da müze olarak hizmet veren evi. Eve ilk girişte sol tarafta sizi Tevfik Fikret tüm misafirperverliğiyle karşılıyor ve hemen yan duvarda da Tevfik Fikret'in 1901'de yazdığı Sis şiirinden etkilenerek o anları tuvale yansıtan Son Osmanlı Halifesi Şehzade Abdülmecid Efendinin Sis tablosunu göreceksiniz. Sesli rehber mutlaka edinin. Ev içindeki yönlendirmeleri ve anlatılan bilgiler faydalı oluyor. Gidip görün burayı, Tevfik Fikret'in bahçesinde de bir tur atıp öyle gidin evinize:)goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-65947480851518089572015-02-25T21:33:00.001+02:002015-05-25T13:53:24.320+03:00Bi' gün yine İstanbul'dayızKelimenin tam anlamıyla fantastik bir İstanbul manzarası görmek isterseniz buraya mutlaka gelmelisiniz. Otağtepe Parkı Fatih Korusu TEMA Vehbi KOÇ Doğa Kültür Merkezi olarakta geçiyor. Biz Üsküdar'dan 14 M ile geldik buraya. Giriş için herhangi bir ücret ödemenize gerek yok. Sadece buraya gelin ve manzaranın tadını çıkarın. Burası Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nü Anadolu yakasından görebileceğiniz bir manzaraya sahip. İstanbul'a doya doya bakın. Bırakın tüm olumsuzluklarını bir kenara sanki her şey bu manzaradan ibaretmiş gibi bakın. Sanki etrafınızda sizden başka kimse yokmuş gibi sanki zaman durmuş gibi bakın...goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-31807019490789102712015-01-18T22:54:00.001+02:002015-02-24T16:47:04.634+02:00Eskişehir yolcusu kalmasın2 günlük izni fırsat bilip Eskişehir'e gitmeye karar verirseniz yapmanız gereken ilk şey
<a href= "https://yolcu.tcdd.gov.tr/view/eybis/tnmGenel/tcddWebContent.jsf"> buradan tren biletinizi almak </a> Biz biletimizi 35 TL'ye aldık sabah saatlerine aldık. Pendik'te arabayı otoparka bıraktık. 2000 araçlık bir otopark ve bir alışveriş merkezine sahip olduğu söylenen YHT'nin aslında 50-60 araç alabilecek açık, her yeri çamurlarla ve çukurlarla dolu bir otopark olduğunu öğrendik. Alışveriş merkezi mi? Eminönü alt geçidinin aynısı "Gel abla geeeel" Buraya kadar "Yüksek" hayal kırıklığı...Bekleme salonuna gitmek için alışveriş merkezinden geçip sokağa geri çıkmanız gerekiyor. Küçücük bir bekleme odasında treninizin hareket saatine kadar bekleyebilirsiniz.(Tuvalet yok) Biz tren saatine yakın aşağı inip uzuuuunca bir kuyruğa girdik (yine alışveriş merkezinin içindeyiz bu arada) Bagaj ve bilet kontrolleri sonrası trene bindik. Bizim gibi boşuna emniyet kemeri aramayın çünkü yok:) En fazla gördüğümüz hız 260 km/s oldu. Bol karlı manzaralar eşliğinde yaklaşık 2,5 saatte Eskişehir'e vardık. 60 lira ödeyerek öğretmen evinde kaldık. Öğretmen evine de tren garından yaklaşık 10 liraya taksiyle gittik. Eskişehir genel anlamda ucuz bir şehir. Biz eşyalarımızı odaya bırakıp gezmeye başladık. Öğretmen evinden Migros tarafına gidip Eskişehirlilerin Pino Burger dedikleri bir hamburger yedik. Bu arada Eşkişehirliler yardımseverklikte tavan yaptıklarını bizlere gösterdiler. Adres sorduğumuz herkes, bilmese bile yolu bulana kadar uğraştı:) Biz Ocak ayında gittik ve porsuk çayında teknelerle gezme şansımız olmadı. Giderseniz ve tekne gezisi yapmak istiyorsanız mevsime dikkat edin. Bu arada mutlaka bir harita edinin. Kesinlikle çok işe yarıyor. Gezilecek yerler haritada işaretlenmişti. Biz de gece yatmadan harita üzerinde çalışıp ertesi günkü planımızı hazırladık. Eskişehir'e gitmişken çibörek yemeden dönmeyin. Herkesin szie önereceği Papağan diye bir yer olacak ama biz oraya gitmek yerine Has Kırım Çibörek'e gittik ki çocukluğumdan bu yana yediğim en lezzetli çibörekti diyebilirim. Kıyıda köşede kalmış salaş ve kendi halinden bir mekan popüler değil ki bence bu da onu daha özel yapıyor. Kışın gidecekseniz ve Eskişehir'i çok iyi bilmiyorsanız şehir içinde ulaşımı taksilerle yapabilirsiniz. Fiyatları da gayet uygun. Bu arada Uçak müzesi(kışın giderseniz uçakları görebilmek için üzerindeki karların bir kısmını temizlemeniz gerekecek:) ve Devrim arabasını mutlaka görün. İkisine de giriş için herhangi bir ücret ödemenize gerek yok. Devrim arabası tren garına çok yakın, kime sorsanız seve seve yardım eder:) Biz Devrim Arabasını son güne bırakıp oradan dönüş yolculuğumuza geçtik. Aklımda kaç tane yediğimi hatırlayamadığım çigbörekler ve Porsuk çayında tekne gezisi yapamamanın burukluğuyla Eskişehir'den ayrılıyorum. Biz giderken dereceler -10'u falan gösteriyordu sanırım ve gitmek için iyi bir gündü.goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-71663771172295652282014-12-13T01:07:00.000+02:002014-12-13T01:10:54.577+02:00Kömürcü Bendi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQBOQQOoCRFkuga66iGaWdP4glBbBQXex3XA-vMPH9IKtSvm8d4TWmqtcViLdLR5dS4e_njIdlowerjoNr8cr-lEgWSmr9DDpKSp_3Lp493ZR49-Wdzmy9EJgwF2Ybh_EtPkMeYRFpL0g/s1600/63776_10204740445698309_4935805615067482833_n.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiQBOQQOoCRFkuga66iGaWdP4glBbBQXex3XA-vMPH9IKtSvm8d4TWmqtcViLdLR5dS4e_njIdlowerjoNr8cr-lEgWSmr9DDpKSp_3Lp493ZR49-Wdzmy9EJgwF2Ybh_EtPkMeYRFpL0g/s1600/63776_10204740445698309_4935805615067482833_n.jpg" height="320" width="213" /></a></div>
Haftasonu nereye gitsek diye düşünürken gördüğüm bir fotoğrafla plan kendiliğinde ortaya çıktı. Belgrad ormanıyla ilgili görsellere bakarken gördüğüm bir fotoğraf "İşte burası" dedirtince bana düştük yollara. Kimsenin pek uğramadığı, kıyıda köşede kalmış bir yer gibiydi. Fotoğrafı çeken kişinin bloğuna göz atınca buranın "Kömürcü Bendi" olduğunu öğrendim. Üsküdar'dan vapurla Beşiktaş'a oradan da minibüsle Hacıosman'a geldik. Biz minibüs tercih ettik ama otobüsle de gidilebilir. Hacıosman son durakta indikten sonra 42 HM ile Bahçeköy'e geldik. Belgrad ormanına giriş yaya iseniz ücretsiz. Belgrad Ormanında meydan kısmına geldiğinizde tabelalar size Kömürcü Bendi'nin yönünü gösteriyor. Meydandan sağa dönüp yaklaşık 1 saat 15 dakika kadar yürüyorsunuz. Bize sevimli bir köpek rehberlik etti. Fotoğraf çekmemizi bekledi, arabalar gelirken bizi uyarıp sağda bekledi:)Biz fotoğrafta gördüğümüz yeri ararken rehber köpeğimiz bizden ayrıldı. Biz hala o yeri bulma yoluyla devam ettik. Ama yol artık iyice topraklaşıp, hafiften ıssızlaşmaya başlayınca yanlış bir yere gittiğimiz düşünerek görevlilerden yardım aldık. Bu tarafa gitmememiz gerektiğini ve artık orman yolundan çıktığımızı söylediler. Aradığımız yer geride kalmış. Bulma umuduyla geri döndüğümüzde aradığımız yerin rehber köpeğimizin dinlendiği yerin alt tarafı olduğunu anladık. Aslında bizi oraya kadar getirip beklemiş, geri geleceğimizi biliyor gibi:) Kısacası çok kişinin keşfetmediği bu yerin büyüsü bozulmadan gidip görün...goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-61683363726982059382013-09-13T00:46:00.001+03:002013-09-13T00:46:38.233+03:00Virginia AngusAraştırırken tamamen tesadüfen keşfedilen yer Virginia Angus. Biz Taksim'den fünikülerle Kabataş'a oradan da Eminönü'ne geldik. Sonra navigasyon yardımıyla biraz zor olsa da yeri bulduk ki, gördüğünüzde mekanın yerine şaşıracaksınız. Eminönü Tahtakale taraflarını bilirsiniz, aradığınız hemen hemen her şeyin bulunabileceği pek çok dükkan var, eski sokaklar, yıkık dökük hanlar, bunların arasından bir de karanlıkta geçip, eti ile meşhur bir yer arıyorsunuz. Hayal etmesi biraz güç olabilir ama pes etmeyin, bulun. Bizim şansımız varmış ki beklemeden yer bulup oturduk. Bizden sonra gelen insanlar bir süre yer beklemek zorunda kaldı. Buna bir çözüm arıyorlar mı bilmiyorum ama gelenlerin ısrarla bekleyip gitmediklerine şahitlik ettik. Biz sucuk ve hamburger yedik. Damak tatları çok iyi olan bir çift değiliz. Ama itiraf etmeliyim, bundan çok daha lezzetli sucuk yedim:) Tamamen bizim damak zevkimiz. Hamburger eti çok yumuşak ve lezzetli. Sucuk bol baharatlı olduğu için öncelikle hamburgerden başlamamız gerektiğini söylediler. Servis kalabalık olduğundan dolayı biraz yavaştı ama bu bizim için bir dezavantaj oluşturmadı. Islak mendilleri alışılmışın dışında ve güzel kokuyor:) Fiyatları da çok pahalı değil. Gidilip denenebilecek bir yer.<br />
<br />
<br />
<a href="http://www.virginiaangus.com.tr/"> Web sitesine buradan ulaşabilirsiniz</a>goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-9711385394171533902013-09-10T22:26:00.000+03:002013-09-14T16:50:50.767+03:00Belgrad OrmanıBizim gibi yürümeyi seviyorsanız, şehirden uzak, temiz havasıyla insanı mest eden yerlerden biri Belgrad Ormanı...Yazın son günlerini yaşarken değerlendirebileceğiniz güzel bir aktivite olabilir. Biz cumartesi 4.leventten saat 11.00'de hareket eden 42M otobüsüyle yaklaşık 45 dk.da ineceğimiz durağa(son durak) ulaştık. İndikten sonra biraz bocaladık, siz bizim gibi yapıp ters istikamete yürümeyin:) Durakta indikten sonra sağdan devam edin. İlk karşınıza çıkan kocaman giriş kapısı ve gözünüzün görebildiği büyüklükte ki yeşil alan oluyor. Normalde giriş ücretli, yayalar için 3 TL. Biz şanslıydık galiba, para ödemeden girmemize izin verdiler. Ve başladık yürümeye... Yürüyüş parkuru tabelasını takip ederek 2,5 km boyunca yemyeşil bir yoldan yürüdük. Sadece biz varız bir de arada sırada yanımızdan gelip geçen arabalar. (Bu arada yanınıza mutlaka su ve yedek kıyafet alın)2,5 km sonunda biraz dinlenip 6 km'lik parkura başladık. Bu arada çok güzel yollardan geçtik, öyle ki yorulduğunun bile farkında varamıyorsun:) Metropol şehir insanları için bunları yaşamak ne acı ki bir ayrıcalık olarak görülüyor. Birkaç kez fotoğraf ve su için küçük molalar verdik. Yaklaşık 1 saat sonra bitişe ulaşmayı başardık:) Bir daha ki gelişimiz çok çekişmeli bir yarışla başlayacak:) Kaybeden sosyal medyada biraz alay konusu olacak ama yapacak birşey yok:) Bu arada biz, bisiklet parkurunu görmedik ama arabanız varsa bisikletlerinizi buraya getirebilir ya da direkt bisikletle gelebilirsiniz ki bu çok daha iyi. Yürüyüş sonunda yorgun düşen bedenimizi biraz dinlendirdikten sonra dönüş için yola çıktık fakat geldiğimiz 2,5 km'lik yolu değil, araçların dönüş için kullandıkları yolu seçtik. Burası 3 km. Ama kötü yanı orman sonrası otobüs durağına ulaşmak için yaklaşık bir 15 dk. kadar yol kenarından yürümek zorunda kalıyorsunuz. Bu da çok sağlıklı değil. Geldiğiniz yolu tercih ederseniz otobüs duraklarına ulaşmanız o kadar kolay olur...<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSjxNpsAbBWcd9suBBeQYVCkoPLZrAKcrJxOKEb9dip-juKPEPG5az1O2N1SV5BQ9mw4bhQmQFpjEJ_Q8aZtZNq3-L19XCKRwIBhJijt1k4CCXvuGRA_uSaJXdcKbJTTJRuxzSEZkC2B8/s1600/20130907_131726.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSjxNpsAbBWcd9suBBeQYVCkoPLZrAKcrJxOKEb9dip-juKPEPG5az1O2N1SV5BQ9mw4bhQmQFpjEJ_Q8aZtZNq3-L19XCKRwIBhJijt1k4CCXvuGRA_uSaJXdcKbJTTJRuxzSEZkC2B8/s320/20130907_131726.jpg" /></a></div>
goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-79914153448963995062013-09-10T21:04:00.000+03:002013-09-10T22:29:53.517+03:00Büyükada<div class="MsoNormal">
İstanbul’u İstanbul yapanlardan biridir Ada turu. Biz de
tatili fırsat bilip bir günümüzü burada geçirmeye karar verdik ve Kadıköy’den
vapurla adalar yolculuğumuz başlattık. Oturacak yer olmadığı için kapı eşikleri
bizi alternatif oturma yerleri sundu. Yolculuğumuz
sonlarına doğru sevimli bir teyzeyle sohbet ettik. Eğer denize gidecekseniz
Heybeliada güzeldir. ‘bizim denizimiz de kumsalımız da güzel buraya gelin’
diyerek davet etti bizi:) Adaya gelir
gelmez bisiklet kiraladık, günlük 5 lira veriyorsunuz ki gayet uygun bir fiyat.. İstikamet Aya Yorgi. Biz Aya Yorgi’ye akşam geç saatte koyduğumuz
hedefi yerine getirmek için bir kez çıkmıştık, herkes dönerken bir tek biz
karanlıkta yukarı çıkıyorduk. Birkaç fotoğraf çekip hafiften manzarayı görmeye
çalışıp geri dönmüştük. Ama kesinlikle gündüz görmelisniz. Biz bisikletleri aşağıda kilitleyip yürüyerek çıktık. Biz birkaç yerde küçük molalar vererek tepeye ulaştık
ki…manzara görülmeye değer ve büyüleyici güzellikte. Saatlerce oturup
izleyebilirsin. Hayal kurabilirsin, soyutlayabilirsin kendini bir süreliğine bu
hayattan, koşturmacadan…</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Gelmişken kiliseye de girin bizce. Çok açık kıyafetlerle
giyilmemesi için uyarı var, kapıdada eşofman ya da şal tarzı şeyler asılı.
Onları giyip öyle girebiliyorsunuz. Bu arada iyice acıktık, gittiğimiz yer yanılmıyorsam Yücetepe diye bir yerdi. Manzara eşliğinde
gidip yemeğimizi yedik ki fiyatlarda çok fazla değildi. Güzel havanın tadını çıkartıktan sonra dönüş için yola koyulduk. Büyükle küçük turu karıştırarak
başladığımız noktaya geldik ve dönüş vapurumuzla beraber ada turumuzu sonlandırdık. Biz Temmuz'un 13'ünde oradaydık, yazın son zamanlarını burada değerlendirebilirsiniz belki:) <a href="http://www.sehirhatlari.com.tr/tr/seferler/kabatas-kadikoy-adalar-369.html">Bu linkten Adalar saatlerini öğrenebilirsiniz.</a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCne0FsnmLH2GHXlI9hXq1MW8V957Ro0ld-hbeKGWTPMxtLFmPMT4qgqEG53g5syl9ZgYB9zYv7EYiO-DnljJeshepqvOHNqckSO88foX5ut1paSIEvNOFJLp8YBCrpYY7A_1j5QdN3R8/s1600/20130713_145242.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiCne0FsnmLH2GHXlI9hXq1MW8V957Ro0ld-hbeKGWTPMxtLFmPMT4qgqEG53g5syl9ZgYB9zYv7EYiO-DnljJeshepqvOHNqckSO88foX5ut1paSIEvNOFJLp8YBCrpYY7A_1j5QdN3R8/s320/20130713_145242.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br />
</div>
<a href="http://www.blogger.com/blogger.g?blogID=7466270139632699490"></a>goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-73594999916519086682013-07-13T22:21:00.000+03:002013-07-14T14:05:23.884+03:00Attım gitti<b>29.06.13</b><br />
<br />
Uzun süredir yapmak istediklerimiz arasında at binmek vardı ve geçtiğimiz haftasonu bunu gerçekleştirmenin haklı gururunu yaşıyoruz. Gittiğimiz yer Atlıtur. GümüşdereSarıyer'de sevimli fakat bize göre biraz uzak bir mekan. Biz metro ile Hacıosman'a geldik. Oradan da 152 Sarıyer-Kısırkaya otobüslerini kullandık. Otobüse bindikten yaklaşık 35 dakika içinde Gümüşdere köyü durağında oluyorsunuz. Köy içinde kime sorsanız Atlıtur'u gösteriyor. Zaten tabelalar da size yardımcı oluyor. Fırsat sitesinden 4 kişilik kahvaltı + 10 dakika padok içinde at binmeyi kapsayan kupona 57 lira ödedik. Kahvaltı idare ederdi. Mümkünse kahvaltınızı evinizde yapın sadece at binmek için gelin. Padok içinde 10 dk. tur attık. Ben bu konuda çok iyi olmadığımı anladım ama en kısa zamanda bir kez daha binmek istiyorum. Eminim 2.sinde çok daha iyi olacak:) Çok keyifli sadece benim için biraz zorlayıcıydı. Benim gibi yapmayın, korkmayın ve atınızı da korkutmayın:) Onu mutlaka sevin, ona güvendiğinizi hissetsin. Kısacası eğer yapmadıysanız mutlaka yapın. Öğle gibi oradan çıkıp günün geri kalanını Yeşilköy'e gidip uçakları izlemeye ayırdık. Taksim'e gelip Tarlabaşına indik otobüse biinmek için ama çok bekleyince dılmuşlarla gitmeye karar verdik. Pahalı ama hızlı, 12 TL verdik 2 kişi. Flyinn'de inip Cafe Crown'da izlemeye çalıştık. Yolda gelirken araştırdık en iyi izlenecek yer olarak orasını bulmuştuk ama bizce çok iyi değildi. Havaalanında girebilir miyiz diye biraz yürüdük ama ters olduğunu anlayınca sahile inmeye karar verdik. Burda çok daha iyi fotoğraflar yakaladık:) Uçakları da izlemeyi seviyorsanız bizim gibi güzel bir haftasonu aktivitesi olabilir.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9XN6aC6pWmGw0UpnFkBbIZOIlPiHFXZxwXI4giUJcCEowW80sQZahWKH529Wesfvk8QbokJ9XpZEBLmdoA3g-wMbiO5vbiegHZnJl3k7pQ7CUXz8cKsgU1Jc6zxmultuZTZj0_OWRE3g/s1600/IMAG0644.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="191" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg9XN6aC6pWmGw0UpnFkBbIZOIlPiHFXZxwXI4giUJcCEowW80sQZahWKH529Wesfvk8QbokJ9XpZEBLmdoA3g-wMbiO5vbiegHZnJl3k7pQ7CUXz8cKsgU1Jc6zxmultuZTZj0_OWRE3g/s320/IMAG0644.jpg" width="320" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_tuwhfcd5aM10WrfrdI15vt_XXLpdHk73Qj_lFIKF7_pXyNMuHXiU-rwe6xRqfJLxiUvIZ9UhNjaFEMZuKDJfdUWOP9GSUasFRtu790SJuYx2Kaxtjtn9bv63XzH7iF5IsWLW3GkK4Fg/s1600/IMG_20130629_123119.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_tuwhfcd5aM10WrfrdI15vt_XXLpdHk73Qj_lFIKF7_pXyNMuHXiU-rwe6xRqfJLxiUvIZ9UhNjaFEMZuKDJfdUWOP9GSUasFRtu790SJuYx2Kaxtjtn9bv63XzH7iF5IsWLW3GkK4Fg/s200/IMG_20130629_123119.jpg" width="150" /></a></div>
goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-20892724801517914282013-05-01T22:40:00.000+03:002013-09-13T12:08:46.371+03:00Bir fincan kahve 40 yıl hatırBizim 'İstanbul'un Arka Sokak Lezzetleri' isimli bir kitabımız var. İstanbuleats.com kurucularının çıkardığı, kıyıda köşede kalmış leziz yemeklerini konu alan kitap, İstanbul'u aynı zamanda bölgelere deayırıyor. Aşağı Beyoğlu, Yukarı Beyoğlu, Tarihi Yarımada gibi... Bu da çok daha rahat gezip, istediğiniz mekanları bulabilmenizi sağlıyor. Biz zaman zaman rastgele bir yer seçip bu mekanları yerinde test ediyoruz:) En son gittiğimiz yer Mandabatmaz. Burası sadece Türk kahvesi yapan küçücük bir yer.Dışarıda 3 küçük masa ve tabureler var. Eğer hava güzelse herkesin tercihi buralar oluyor. Biz gittiğimizde her yer doluydu. Biz de, mekanın karşısındaki bir apartmanın merdivenlerinde oturup 'daha önce içtiklerimiz neydi' dedirtecek kadar güzel Türk kahvlerimizi ağır ağır yudumladık. Ve gerçekten Türk kahvesi içtik:) 1967'den bu yana hizmet veren Mandabatmaz İstiklal Caddesi Olivo geçidinde yer alıyor. İstiklal'den Tünel'e doğru giderken Mısır Apartmanı'nın tam karşı sokağı burası. Gerçek Türk kahvesi içmek isterseniz, ya da gelen misafirlerinizle hem biraz soluklanıp hem de Türk kahvemizi onlara tanıtmak isterseniz bence burası doğru bir yer. Yalnız fiyatını hatırlamıyorum:) Biz gideli bir hayli oldu. Demek ki yeniden gitmenin zamanı gelmiş:)<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdvFCT-mivPNNK4ZKz2xhymuPFRoZWl3YrhMq3SaBZQDKTcGad4i1FIeR8WYWuPQPPyVuoMpEhHhtrKzvT0Cc3b6wzOOumYr3JzD7oovSCEIqvHGRSBMwc1u27zjWwhUJZlye6NKMUhJQ/s1600/IMAG0725.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="191" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgdvFCT-mivPNNK4ZKz2xhymuPFRoZWl3YrhMq3SaBZQDKTcGad4i1FIeR8WYWuPQPPyVuoMpEhHhtrKzvT0Cc3b6wzOOumYr3JzD7oovSCEIqvHGRSBMwc1u27zjWwhUJZlye6NKMUhJQ/s320/IMAG0725.jpg" width="320" /></a><br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="http://www.sadullahkeles.com/">sadullah</a>goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-916106329427020222013-04-28T23:07:00.000+03:002013-04-29T22:00:01.342+03:007 tepeli İstanbul<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpjt8WHIlubTRVrM71GE9btyNjJh7k5Ozlvb-GgFhDBKcbShU58XO4kRxrRsln5ghV0KKxlcpLyHLdmyAW6z3aIuzuXiIxPLpSfaufzpuJdxyBiCIQBJUUXr9qDwX2EPyanutZAZjzxeo/s1600/77.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhpjt8WHIlubTRVrM71GE9btyNjJh7k5Ozlvb-GgFhDBKcbShU58XO4kRxrRsln5ghV0KKxlcpLyHLdmyAW6z3aIuzuXiIxPLpSfaufzpuJdxyBiCIQBJUUXr9qDwX2EPyanutZAZjzxeo/s200/77.jpg" width="200" /></a>Filmlere, şarkılara, aşıklara, aşklara konu olan İstanbul'un 7 tepesinden biri Çamlıca. Üsküdar'a bağlı çık çık bitmeyen, çıkınca da manzarasıyla insanı adeta büyüleyen huzur yeri. Biz yürümeyi biraz fazla seven insanlar olarak Üküdar'dan yaklaşık 1 saatte Çamlıca'ya kadar yürüdük. Tamam o son yokuş ruhun teslimiyet yeri niteliğinde ama yapılmayacak şey değil, hem etrafı adım adım gezmek iyidir:) Ama siz biz yürümesek daha iyi derseniz o zaman Kadıköy'den 14F otobüsüne binip Kural durağında iniyorsunuz, ya da Üsküdar'dan 15C'ye binip Kısıklı'da inmeniz gerekiyor. Sonrasında indiğiniz yerden cadde boyunca yolun yukarısnına doğru yürüyorsunuz, Kural durağına gelince de yukarı doğru tırmanmaya başlıyorsunuz. Ve işte en tepedesiniz, tüm İstanbul ayağınızın altında, oturun bir yere ve sadece izleyin bir süre ve düşünün evet yaşıyoruz ama ne kadar mutluyuz, mutlu olmak için bu hayattan neler yapıyoruz diye sorgulayın. Anın, yanınızdaki insanların karşınızdaki enfes manzaranın ve hayatın tadını çıkarın:) Bizim gibi çok terlediyseniz de üstünüzü değiştirin mutlaka, rüzgar terle temas etmese daha iyi:)Bu arada bu sıcakta gelinlikle insanların burada ne işi var diye düşünmeyin, adetmiş yeni evlenenlerin buraya çıkması, ilginç ama öyle:) Yanlış hatırlamıyorsam gözleme yapan yerler vardı, temiz havada karnınızı doyurup geri dönüş için enerji toplayabilirsiniz. Haftasonu bir kaç saatinizi değerlendirmeniz için iyi bir fırsat olabilir Çamlıca.goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-48762651895270274452013-04-14T21:53:00.001+03:002013-04-14T21:53:22.987+03:00Biri köfte mi dedi:)Kim bilir kaç kez adını duyup kaç kez önünden geçip uğramadan gittik meşhur Beşiktaş Köftecisi'nin. Benim bu lezzetle tanışmam, Bahçeşehir Üniversitesi'ndeki eğitimimle başladı. Öğle yemeğini nerde yiyelim diye düşünürken, tavsiye üzerine geldiğimiz bu küçük ama lezzetli köfteci sonralarda uğrak yerlerimizden biri olup, damaklarımızı şenlendirmeye başladı:) Köftenin yanında gelen acılı sos, havuç salatası, taze ekmek, salata ve ayran benim değişmezlerim. Biz genelde içeride yemeği tercih ediyoruz ama artık havalar güzelleşmeye başladıgı için, dışarıdaki masalarda da hem köftenizi yer hem de Beşiktaş'ı gezmeye gelen insanları izleyebilirsiniz. Köfteci 1963 yılı'nda açılmış ve günümüze kadar gelmeyi başarmış. Köfteler İnegöl usulü yapılıyor. Servisleri gayet hızlı. Bekleme stresi yaşamıyorsunuz. Yer olarak (yol tarifinde ve yön bulmada pek iyi olmasam da) Balık Pazarı'nı geçtikten sonra sola döndüğünüzde pek uzun olmayan bir sokakla karşılaşıyorsunuz. Köfteci'de tam sol tarafınızda kalıyor, görmemeniz pek mümkün değil:) 1 porsiyon köfte için 10 TL ödüyorsunuz. Bana göre lezzetli ve çok pahalı değil. Gidilesi yerler listesine girmeyi başaran yeni bir mekanım var artık:)goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-45764251400750451192013-03-19T00:15:00.001+02:002013-06-10T21:54:37.108+03:00Zürih'de 'bir' gün<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_7MgArQp5ywNY1Lj2LxG_m4_06y_7aYazrmGHyOc33KRhJhqqOomD2TCNDVS2r2T0pxxcZmw4eas7zfEz_BmmwmdH7MbcC9Ls9js-JM44DovoGRowDGZYJ0t5k-Qls-ljdG_np4wTrJE/s1600/IMG_0089.JPG" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_7MgArQp5ywNY1Lj2LxG_m4_06y_7aYazrmGHyOc33KRhJhqqOomD2TCNDVS2r2T0pxxcZmw4eas7zfEz_BmmwmdH7MbcC9Ls9js-JM44DovoGRowDGZYJ0t5k-Qls-ljdG_np4wTrJE/s320/IMG_0089.JPG" width="320" /></a>Uzun zamandır planladığım ama bir türlü bunu hayata geçiremediğim Zürih planımı geçtiğimiz haftalarda başarıyla tamamlamış olmanın haklı gururunu yaşıyorum:) ilk işim THY'den gidiş dönüş 399 TL'ye Zürih biletimi almak oldu. Yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 1,5 ay öncesinden aldım. 15-20 gün kala da vize işlemleri için konsolosluğa başvurdum. Biz Bremen'e giderken Almanya Konsolosluğu'ndan randevu alabilmek için bankaya para yatırmıştık geçen mayıs ayında, ama İsviçre Konsolosluğu'nun bana söylediği artık böyle bir şey olmadığı. Randevu almak için mail atıyorsunuz onlarda size dönüş yaparak randevu gününüzü ve saatinizi söylüyorlar.<br />
(<a href="http://www.eda.admin.ch/eda/tr/home/reps/eur/vtur/cgist/visist.html">detaylı bilgi için</a> bu linki kullanabilirsiniz.) Ben tüm evraklarımı tamamlayıp, saatimden yaklaşık 45 dakika önce konsoloslukta hazır bekledim. (Metrocity alışveriş merkezinin hemen yan tarafı konsolosluk, ulaşım metro ile de otobüsle de çok rahat.) yukarı çıkmadan önce görevliye isminizi yazdırıp, kimlikle, ziyaretçi kartınızı değiş tokuş ediyorsunuz. Ben daha yukarı çıkmadan heyecan yapıp elimdeki tüm evrakları yerlere saçtım:) Almanya konsolosluğu baya soru sormuştu bize. Yine öyle mi olacak stresiyle yukarı çıkıp sıramı bekledim. Yaklaşık bir 15-20 dakika sonra beni aldılar ama korktuğum gibi olmadı hatta neredeyse hiçbir şey sormadılar. 150 TL'lik vize ücretini ve evrakları teslim ettikten sonra, pasaportumu almam için bana bi kart verdiler. Yaklaşık 3 gün sonra o kartla konsolosluktan pasaportunuzu alabiliyorsunuz. Kargo ile göndermiyorlar ne yazık ki, Sizin gidip almanız gerek... Sadece 2 gün için gitmeme rağmen 1 haftalık vizemin olması ise işte bu çok acı vericiydi:) Her ne kadar 2 gün için, hatta 1, yanıma çok fazla bir şey koymama gerek yok desemde yine de baya bir yüklenerek valizimi hazırladım. İşten biraz erken çıkarak metrobüs ve tramvayı kullanıp havaalanına ulaştım. Kontrollerden geçip keyifle bekleme aşamasına geldim ki işin en güzel yanı bence bu:) Kötü tarafı ise 45 dk.lık rötar. Meğer bu sadece bir başlangıçmış. Daha yeni havalanmıştık ki önce bir kadın bayıldı. Sonra da 2 adam kavga etmeye başladı. Olaylı ama kalıcı olmayan sorunlarla atlattığım bir yolculuğun sonunda Zürich Kloten Havaalanına ulaştım. Pasaport kontrolü sonrası kalabalığı takip edip, sizi havaalanının içine götürecek bir metroya biniyorsunuz. İsviçre'de olduğunuz metronun içindeki inek çanlarının seslerinden ve Heidi müziğinden apaçık belli oluyor:) Yaklaşık bir kaç dakikalık yolculuk sonrası beni bekleyen teyzeme ulaştım ve işte mutlu son:) Gece geldiğim için pek bir şey görmedim. Sabah uyandığımda annemin anlattığı bulutlu ve yağmurlu bir Zürih'e uyanacağımı düşünmüştüm ki yanılmışım. İlk işim pencereyi açıp havaya bakmak oldu, masmavi bir gökyüzü ve miş gibi bir güneş:) Karşımda ise rengarenk panjurlu evler:) Zürih'de evler genelde ahşap ama çok iyi korunmuş ve bakımları düzgün yapılmış binalar. Gezmek için sadece tek bir günüm olduğu için Alp'lere çıkamadım, daha çok şehir turu yapıp, göl çevresinde dolaştım. Aslında Grossmünster'e çıkıp şehri tepeden izlemek bana yetti:) Bir de Sprüngli'de içtiğim o sıcak çikolata:) Dikkatimi çeken haftaiçi olmasına rağmen caddelerin fazla kalabalık olması, bizle kıyaslarsak fazla boş gerçi:) Ulaşım tramvaylarla çok rahat. Zürih'deki bir kaç banka binası tarihin izlerini fazlasıyla taşıyan bir mimariye sahip. Genel anlamda binalar geçmişi çok güzel yansıtıyor. Sanırım evlerin en güzel tarafı kiralanırken içinde tüm beyaz eşyalarınızın olması. Evet kiralar ona göre biraz yüksek oluyormuş ama söylediklerine göre çok uçuk rakamlar değilmiş bunlar. Evler güzel, çok kalabalık değil, yaya geçitlerinde yaya üstünlüğü var:) Bisikletle ulaşım rahatlığı Amsterdam kadar olmasa da yaygın, buraya kadar her şey güzel fakat pahalı, en azından bana göre pahalı bir şehir, alınabilecek tek şey çikolata, 1,39 ya da 1,50 İsviçre Frangına güzel çikolatalar var. (Yaklaşık 1.900 civarında şu sıralar.)Ben çikolata bir de dayanamayıp ayakkabı aldım:) Ve neredeyse tek günlük Zürih gezimi böylelikle sonlandırdım. Gezdiğim gün boyunca havanın güneşli ve ılık olması da benim şansım olsa gerek:) Buradan giderken üşürüm korkusuyla gidip montumun önleri açık ılık bir Zürih gününün tadını doya doya çıkardım:) Yine giderim, Alpleri ve diğer şehirleri görmek için ama şimdi aklım Roma, Venedik, Milano'da....Ama önce biraz para biriktirmeliyim sanırım:) Dönüş uçağımda yanımda yaşlı bir teyze ve eşi vardı. Şans işte bendeki:) Şarap içmek istedim ama izin vermediler:) Teyze ben 'tamam, vişne suyu içsem olur dimi' diyene kadar alkolün tüm kötülüklerini anlattı. Sonra beni fazla sevmiş olacaklar ki, önce hacı yağı sürmek istediler, sonra Karadeniz'deki meyve bahçelerine davet ettiler. Giderken de sıkı sıkı sarılıp vedalaştılar:) Ve ben de geldim böylelikle bir gezimin sonuna... Sıradaki?goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com3tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-56092511420878207752013-03-17T21:49:00.000+02:002013-03-17T22:34:57.058+02:00'Burası Agora Meyhanesi'<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg28dL6hNsBWYbio59nCbZu6N1LRfWmW6yqu39gpgEIK71mDEkGED-SjwNpC9E06j7AqN-IegEDwCCDGlSCxmKsv9DwrMIE2RZp9xorCYHtTGY0BsRd34y_praDmsnn6RG9TLhYchVC4os/s1600/IMG_0658.JPG" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg28dL6hNsBWYbio59nCbZu6N1LRfWmW6yqu39gpgEIK71mDEkGED-SjwNpC9E06j7AqN-IegEDwCCDGlSCxmKsv9DwrMIE2RZp9xorCYHtTGY0BsRd34y_praDmsnn6RG9TLhYchVC4os/s320/IMG_0658.JPG" width="213" /></a></div>
İstanbul'da yaşayıp ertelediğimiz yerlerden biri de Fener- Balat. Bizim kısmen tamamlayabildiğimiz bu gezinin benim için en güzel tarafı, Balat'ta bulduğumuz merdivenler ve yorgunluğumuzu atıp karnımızı doyurduğumuz Köfteci Arnavut. Taksim'den Balat'a otobüsle ulaşım mevcut. Çevrede bulunan Kariye Müzesi görülmesi gereken yerlerden sadece biri. Rumca 'Khora' kelimesinden türeyip, 'şehir dışı' anlamına geliyor. Çok büyük değil fakat görülmesi gereken yerler arasında. Müze mozaik ve freskolar ile dikkat çekiyor. Girişte müzeyle ilgili kitapçık almayı unutmazsanız, çok daha bilinçli bir gezi gerçekleştirmiş olursunuz. Havanın soğuk ve yağmurlu oluşu bu turu tamamlamamıza pek izin vermedi ama Fener-Rum Patrikhanesini görmeyi ihmal etmedik. I. Dünya savaşı ile başlayıp Kurtuluş Savaşı ile biten süreçte kendisine duyulan güveni kaybeden patrikhane Atatürk tarafından yurt dışına çıkarılmış fakat gelen dış baskılar nedeni ile bundan vazgeçilmiş. Biz elimizde gezi notları ile patrikhane ararken, önünden geçip gittiğimizin farkına varmayıp geri geldik. Kapıda kim olduğuna dair bilgimizin olmadı bir adam bizi patrikhaneye yönlendirdi. Girişte büyük bir bahçe karşılıyor sizi. Patrikhane girişindeki 3 kapıdan sadece soldaki kullanıma açık.Ortadaki kapı, Mora isyanı sonucunda, isyana neden olduğu için bu kapıya asılarak idam edilen patrik Grigorios hatırasına 1821'den bu yana kapalı tutuluyormuş. İçeri girdiğimizde yoğun bir tütsü kokusu ile karşılaştık biz. Çok iyi korunmuş ve gösterişli bir patrikhane burası. Ayrıca içeride fotoğraf çekmenize de izin veriliyor. Bahçede patrikhane ile ilgili bilgi edinebileceğiniz bir ön yazı da var. Fener-Balat için programlı olursanız bir gün yeterli. Biz soğuk ve yağmurlu havanın azizliğine uğradık biraz. Tercihiniz en azından biraz daha ılık bir havadan yana olsun:) Bu arada şiirlere ve şarkılara konu olan Agora Meyhanesini görmeyi ihmal etmeyin. Bizim bu turumuz henüz sonlanmadı ama gezip, gördüklerimiz şimdilik bunlar:)goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-91013750606801709862013-02-12T22:32:00.000+02:002013-03-27T17:38:23.005+02:00Kız Kulesine Bir Bakış..<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOZFybo1qWnJaiF9xqYSNAz3w7dLf_jXXylc7pyFFkDW8ZwuCm7JLBa8mcMSCf1_LXgwhkOgw0pBEcPahzGLK4W0oIYdCmY2fZ-rSa5WbtaB7RwdNKQ5afR_iwomxUtwrQL_kunu295Sg/s1600/20130125_190753.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="150" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiOZFybo1qWnJaiF9xqYSNAz3w7dLf_jXXylc7pyFFkDW8ZwuCm7JLBa8mcMSCf1_LXgwhkOgw0pBEcPahzGLK4W0oIYdCmY2fZ-rSa5WbtaB7RwdNKQ5afR_iwomxUtwrQL_kunu295Sg/s200/20130125_190753.jpg" width="200" /></a></div>
<br />
Bazen burnumuzun dibindeki güzellikleri görmeden geçip gideriz, kimi zaman da 'bir ara giderim' der ya hiç gitmeyiz ya da uzattıkça uzatırız. Benim kız kulesine şöyle bir uzaktan bakışımda tam da bu bir ara giderim gibi oldu. Karşısına geçip, ciğerleri deniz havası ile doldurmak, günün ya da hayatın koşturmacasını bir nebze de olsa unutup anı yaşamaya çalışmak, belki biraz hayal kurmak... Ah bir de ertelemesek şu hayatı:) Neyse ki nihayetinde ben bunu gerçekleştirdim. Geçtim karşısına ve bir süre sessiz kalıp sadece dinledim. Sonra da itarihini bir kez daha okudum belki de Üsküdar'ı Üsküdar yapan bu Bizans döneminden kalma Kız Kulesinin. Tarih der ki... M.Ö. 24 yıllarına kadar uzanan bu kulenin temelleri ve alt katın önemli bir bölümü Fatih dönemi yapısıymış. Kule Yunan döneminden başlayarak Osmanlı'ya kadar birden fazla amaç için kullanılmış. Hatta bir zamanlar Boğaz'dan geçen gemilerden vergi alınması için bile kullanılmış. Neyse ki 2000'de restore edilerek şimdiki kullanımına ulaşıyor. Kule'ye ulaşım Salacak ve Ortaköy'den küçük tekneler ile yapılıyor. Baya baya küçükler:) Gitmediyseniz mutlaka gidip görün ama sanki uzaktan daha bir güzel görünüyor:) Görülecek, öğrenilecek ve yapılacak o kadar çok şey var ki şu hayatta...Yaptığımız en büyük hata belki de ertelemek bir şeyleri, ama farkına kolay varamadığımız belki de varmak istemediğimiz bir şey var ki o da, zaman. Fazla hızlı geçiyor, ertelemeyin hayatı, bir de yürüdüğünüz yolları geçmeyin hızlı adımlarla, bazen de kafanızı kaldırıp bakın etrafınıza, binalara, tarihe, her sabah önünden geçtiğiniz ama fark etmediğiniz her ne varsa:)goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-9713672351166976332012-12-28T01:07:00.001+02:002012-12-28T12:11:54.495+02:0021 Aralıkmış peh:)Cuma akşamı iş çıkışı olurda canınız eve gitmek istemezse, 'acaba gidip şarap falan mı içsek bir yerlerde' diye fısıldaşan insanlar duyuyorsanız üstelik, benim gibi işe yeni başlamış bile olsanız 'ben de sizinle gelebilir miyim' deyip atlayın grubun içine:) Bizim ilk tercihimiz Galata'daki 'Sensus' oldu. Yani en azından oraya diyerek yola çıktık. Metro kullanacaksanız Şişhane burası için en uygunu, ama asıl sorun yol değilmiş ki bunu oraya gidince çok net anladık..Sorun 'Rezervasyon'. Kapıdan girince ufak bir kaç merdiven ve peynirle şarabın birbirine karışmış o etkileyici kokusu ile karşılaşıyorsunuz. Loş ışıklar ve hafif bir müzik...Bu arada keyifle şaraplarını yudumlayan insanların yüzlerine 'kalkacak mısınız acaba?' diye bakmayın benden söylemesi:) Bizim gibi bodoslama dalmayın, rezervasyon yaptırın:) Çıkışta alternatif bir yerimiz daha vardı ki o da Nakka, yine Galata'da, Sensus kadar kalabalık değil, rezervasyona da gerek yok, yemeklerini bilmiyorum ama şarapları ve peynir tabağı gayet güzel, fiyatlar da uygun, biraz daha sakin bir yer olsun derseniz Nakka olabilir tercihiniz ama benim aklım diğerinde:) Bu arada yol tarifi derseniz o bende ne yazık ki pek yok ama kime sorsanız söylerler oralarda:)goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-20231762428391441432012-10-13T12:19:00.002+03:002012-10-26T00:41:04.124+03:001 günün anatomisi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxzVBEvrSFLjG6jxbr7OipfPI7uTn1dhJvYRdl9TRZDYhG1a-mHiLJk7QqwKzi5AcKaXMarKU6exuSDDnfa_I3ws4rSXd_9w-4k6ralM09sVEb6mVRVfm-X2PbffGzrkyTjNNtRCw1crU/s1600/g.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhxzVBEvrSFLjG6jxbr7OipfPI7uTn1dhJvYRdl9TRZDYhG1a-mHiLJk7QqwKzi5AcKaXMarKU6exuSDDnfa_I3ws4rSXd_9w-4k6ralM09sVEb6mVRVfm-X2PbffGzrkyTjNNtRCw1crU/s320/g.jpg" width="320" /></a></div>
Yoğurda geeeeelll:) Kesinlikle yediğim en lezzetli yoğurtlardan biriydi Kanlıca yoğurdu. Bir de İstanbul'da yaşayıp benim gibi daha bir kaç hafta önce gittiyseniz Kanlıca'ya ya da hala gitmediyseiz vurun kendinizi yola, ilk kez gidenleri bu yeni lezzetin ve yerin heyecanı saracak daha önce gidenlerin de damakları bir kez daha bayram etmiş olacak ki bence değer...Eğer bizim gibi yürümeyi seviyorsanız Üsküdar'dan yola çıkıp Kanlıca'ya kadar yürüyebilirsiniz, yaklaşık 14 km'lik yolu 2,5 saatte aldık biz, bu arada yol sahil şeridi gibi yürümeye çok uygun değil ama bence adım adım her yeri görmek için toplu taşımadan çok daha keyifli, hem yürürseniz yol üstü lezzet duraklarından biri olan Çengelköy manavından 'hıyar' alabilir benim gibi şeftali düşkünüyseniz kollarınızdan akacak kadar sulu ve lezzetli şeftaliler bulabilrsiniz. Bu arada önünden geçip gittiğimiz belki ismini duyduğumuz ama görmek için fırsat yakalayamadığımız Küçüksu Kasrı'nı da gezmek için iyi bir şans..1856 yılında Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmış, padişahların dinlenme yerleri bu kasırlar ve elbette nerede dinleneceklerini gayet iyi biliyorlarmış:) adı gibi küçük ama gidip görülesi yerlerden biri. Peki gezdik, gördük ve çıktık Küçüksu Kasrı'ndan Kanlıca'ya doğru yol alırken ayakların artık ufaktan bir yere bizi oturtsanız da dinlensek dediklerini duyar gibi oluyoruz, yoğurt öncesi biz yakınlarda ki bir köftecide karnımızı doyurmayı tercih ettik, lezzetli mi? bilmiyorum çok açtım bence harikaydı:) ama bildiğim güzel bir köfteci var onu karşıya geçince yazarım artık:) ayaklar dinlendi karın doyduysa 3-5 adım daha atıp geçelim deniz kenarındaki masamıza ve gelsin yoğurtlar:) pudra şekersiz benim tercihim ve genelde en son kaşık için bir miktar kaymaklı olan kısmı sona saklıyorum:) son tat o olsun.. yoğurtlar yenilip biraz da keyif yapıldıysa geri dönüş için harekete geçilebilir. Ama yürümeyin:) Toplu taşıma bu defa gerekli. Dediğim gibi yürüyüş için çok keyifli bir yol olmasa da bence geçirebilinecek güzel bir gün aktivitesi. Bu arada yol üstünde Lacivert'i göreceksiniz, Anadolu Kavağında, biz bir türlü gidemedik ama olurda siz giderseniz vişneli profiterol yiyin bence, herhalde güzeldir:) hem vişne hem profiterol ne kadar kötü olabilir ki;)goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-75113269956688465192012-10-07T23:47:00.000+03:002013-06-10T21:54:04.277+03:003 gün 5 şehir 2 ülke<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQoOeQMSpedDokqu8Q2mS2Xid-HAPbgPqK-9Rg39ME9yVXW5IVlW45km9nepm2bNJYdo9hwyMLWhaJjO70Z2i09LmyrrwzEMRyVgx0GtN42CTA7aoLMPI2bDCHBE5DuOV3l68Bp0Jrk5o/s1600/ka.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjQoOeQMSpedDokqu8Q2mS2Xid-HAPbgPqK-9Rg39ME9yVXW5IVlW45km9nepm2bNJYdo9hwyMLWhaJjO70Z2i09LmyrrwzEMRyVgx0GtN42CTA7aoLMPI2bDCHBE5DuOV3l68Bp0Jrk5o/s320/ka.jpg" width="290" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Uzun zamandır yapmayı planladığın bir şeyleri bazen tek
başına başaramayabilirsin. En azından çok basit gibi görünen ama benim
yıllarımı alan pasaport çıkartma sürecim böyle oldu:)neyse iş pasaport
çıkartmak ile bitmiyor ki her şey asıl ondan sonra başlıyor…mesela biyometrik fotoğraf
çektirmek bu işin en keyifsiz yanı, daha doğrusu çektirdikten sonra o fotoğrafı
görmek (ki sadece siz bakın) dehşet verici, kafanı küçücük bi pencereden
çıkarmaya çalışırken biri bi anda deklanşöre basmış gibi..sonra birde harç parası var, biz yeniyıl öncesi aldığımız için harç parasını zamlı ödemek zorunda kalmamıştık gerçi çok bir fark olmuyor.. parmak izleri, emniyet evraklar herşey tamamlandıktan 2 gün sonra pasaportumuz şirkete geldi, bu arada kargonuzu PTT sayesinde takip de edebiliyorsunuz, yepyeni pırıl pırıl bir pasaport geliyor sonrasında:) e artık ufaktan bi yerlere gitmek isteği içini kemirmeye başlıyor. Biz biraz ters işlem yaparak önce bilet bakmaya başladık, THY'nin kampanyaları sayesinde 99 euro'ya gidiş- dönüş Bremen bileti bizi Almanya sınırlarına sokmaya yetecekti, hızlıca karar verip biletimizi aldık ama asıl sorun meğer vize işlemlerindeymiş, her kafadan bir ses çıkacak sakın dikkate almayın:) şirket evraklarını hazırlamak bize biraz zaman kaybettirdi ama sonunda herşeyi hazırlayıp tüm cesaretimizle Alman Konsolosluğu'nun yolunu tuttuk...heyecan ve endişe dolu bir an:)evraklarınızın kontrol edildiği 4 tane masa var, o adımı da sorunsuz geçince mülakat için beklemeye başladık, zaman geçtikçe heyecanda artıyor:) bütün evraklarınızı ve ruhunuzu görevliye teslim ettiğiniz işte o an:) 5n1k kuralı ile sorulan tüm sorunlara cevap veriliyor, evraklar yeniden kontrol ediyor ve birkaç dakika içinde işiniz bittiyor, şimdi vize alacak mıyız alacaksak ne kadar verecekler sorusu zihinleri kurcalamaya başlıyor, ilk schengen vizemizi tam bilet tarihlerimiz kadar yani 3 günlük verdiler:)) hiç yoktan iyi diyerek çocuklar gibi şenlendik:) şimdi sırada gidiş tarihimizi bekleme var ki en heyecanlı süreçte bu olsa gerek:) veee taataaaam elveda sevgili ülkem merhaba 3 günlük macera:) bu arada siz siz olun telefonunuzu yurtdışına açtırma işlemini tam anlamıyla öğrenmeden gitmeyin, ben son dakika bu işlemi yapmak için stres yaşadım, neyse halledemeden uçağımıza bindik, biraz küçük ve konforsuz ve güvensiz ve eski bir uçaktı bizimki:) yanınızda sizin uçak korkunuz ile ilgilenmek yerine kalkışın her dakikasının videoya almaya çalışan biri varsa eğer kötü şans tam yanıbaşınızda demek:) böyle durumlarda etrafınızdaki insanların 'derin nefes al, korkacak hiçbir şey yok' gibi bıdır bıdır konuşmalarını hiç dikkate almayın ki zaten emininim o anda umurunuzda bile değil söylenenler:) neyse benim panik hallerim arasında uçağımız havalandı aa bu arada bir öneri daha sakın uçakta domates suyu falan içmeyin, hatta bence normal zamanda da içmeyin, iğrenç bi şey kesinlikle:) neyse yanlış hatırlamıyorsam yaklaşık 2 saatlik uçuşumuzun sonunda Bremen'e ulaştık, biz mayıs ayı'nda gittik ve serin bi hava karşıladı bizi, kalın kıyafetler şart...küçük bi yer
Bremen, herkes mızıkacıların başında fotoğraf çektirmek istiyor, çoğu
zaman o pozu yalnız veremiyorsunuz, birinin kolu, kafası bacağı sizin kadraja
misafir oluyor mutlaka. Bizim en büyük şansımız kalacak yer konusunda sıkıntı çekmemiş olmamız ama
böyle bir şansınız yoksa hosteller fazlaca işinize yarayacaktır.Sonraki durağımız Berlin... Biz Berlin’den Hamburg’a geçtik trenle. Bu arada tren’de tuvalete girmek pek akıllıca bir iş
değil, benden söylemesi:) ayrıca sabun yerine de toz çamaşır deterjanı var:)3 gün 5 şehir gezmek için yeterli mi bence değil, doya doya gezmek gerek, sıkıştırılmış tur bu bizimki:) herşeye rağmen işten, sorunlardan, ülkeden, siyasetten uzakta bir 3 gün geçirmek bana çok iyi geldi, havayollarının kampanyalarını takip edin. Birikmiş paranızın bir kısmını ve küçük valizini alıp gidip biraz kafa dinleyin. Benim hayalim Prag:) bir gün gideceğime inanıyorum:) bu arada her güzel şey bitiyor ve geri dönüş başlıyor. Hani giderken yanımda kamera elinde tüm yolculuğu çeken biri vardı ya heh işte o kişi dönüşte kendini uyumaya adadı. Ama ondan daha kötü olan bir şey vardı ki o da, bizim yol boyunca türbülanstan çıkamamamız ve yan taraftaki teyzenin benim korku dolu bakışlarıma aldırış etmeden "aman kızım korkma düşersek hepimiz zaten ölecez, sakin ol" demesiydi. Yaklaşık bir 5-10 dakika kadar kendimi uçağın tuvaletine kilitledim. hani uzaklaşırsam sakinleşirim falan diye. Yerime geldiğimde yanımda uyuyan ve beni de uyutmaya çalışan bir yol arkadaşı diğer tarafta ise "uyu uyu düşersek anlamazsın" diyen bi kadın vardı:) Yine de güzel hatıralar kaldı, gidilecek çok yer var umarım hepsi bir gün olur:)</div>
goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-7466270139632699490.post-18590816823519337092012-06-11T12:24:00.001+03:002012-10-26T00:43:11.654+03:00<div style="text-align: left;">
</div>
İstanbul'un altın değerindeki odaları<br />
<br />
Gonca KOCABAŞ / hurriyetemlak.com<br />
<br />
İstanbul'da defalarca önünden geçtiğiniz ve servet değerindeki otellerin<br />
fiyatlarından dolayı genellikle ünlü kişileri ağırlayan bu odalardaki teknolojiyi ve dizaynı hiç merak ettiniz mi?<br />
<br />
<br />
ÇIRAĞAN PALACE KEMPİNSKİ İSTANBUL OTEL SUİTLERİ<br />
Konum itibariyle İstanbul'un en gözde otellerinden olan Çırağan Palace Kempinski ve görkemli süitleri; Çırağan Sarayı'nın bugün Beşiktaş ve Ortaköy arasında bulunan yeri 17. yüzyılda “Kazancı Bahçeleri” olarak biliniyordu. Burada düzenlenen meşale şenlikleri Farsçada ışık anlamına gelen “ Çırağan “ ismiyle anılmaya başlamış. Dönemin padişahları tarafından yıkılıp yeniden yapılandırılan saray son olarak 1946 yılında Saray'ın bodrum katında bulunan mevlevi dervişlerine ait mezarlar, bir istihkam yüzbaşısının altın aramak için yaptığı kazılarda tahrip edilmiş ve aynı yıl içerisinde Saray çıkarılan bir kanunla İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne bırakılmıştı. 1987 yılında restorasyon çalışmalarının başladığı Çırağan Palace Kempinski, 1992 yılında bu yana saray hizmeti de vermeye devam ediyor.<br />
<br />
<br />
ÇIRAGAN PALACE KEMPİNSKİ İSTANBUL SARAY SÜİTLERİ <br />
Yenilenen Saray Süitleri Osmanlı motiflerinin izlerini taşıyan mobilyalar ve 19.yüzyıl aksesuarları ile Çırağan Sarayı'nın ihtişamlı atmosferini yeniden canlandırırken aynı zamanda konuklarına unutulmaz bir saray deneyimi sunuyor. Misafirlerine sundukları ücretsiz hizmetler arasında 24 saat özel Butler (kahya) hizmeti, günlük gazete, uyandırma servisi, 24 saat danışma ve ücretsiz temizlik hizmeti, karşılama içkisi, Saray Bölümü'nde ya da Laledan'da açık büfe kahvaltı, 5 çayı büfesi, akşam kokteyli, ufak hediyeler, isteğe bağlı film, CD ve lux araçlarla gidiş – dönüş havaalanı transferi bulunuyor.<br />
<br />
<br />
PERA PALACE HOTEL<br />
Her biri otelin farklı noktalarında bulunan ve birbirlerinden bağımsız dizayn edilmiş süit odalar, Fransız balkonlu tasarımıyla dikkat çekiyor. Otelle ilgili en ilginç detay ise ünlü misafirlerin kaldığı kral dairelerinin şu günlerde onların isimleriyle anılıp hayat bulması. En düşük fiyatlı oda Ernest Hemingway süiti. Kahvaltı ve KDV hariç 475 ila 950 Euro arasında değişirken en yüksek fiyatlı oda ise Presidential Süitte kahvaltı ve KDV hariç 2 bin 200 Euro ila 5 bin 500 Euro aralığında konaklayabiliyorsunuz.<br />
<br />
<br />
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=20172173&tarih=2012-03-21goncahttp://www.blogger.com/profile/12355030158122412110noreply@blogger.com1